ekran koruyucu olarak başarılı ama kalınlaştırıyor.

çok çirkin duruyor telefon.

normal ekran koruyuculardan ne kadar kalın kı sanki, bence o kadar kalın gözükmüyor ve ürün gayet başarılı.

z3 compactta kullanıyorum. taş gibi. kaç defa yere düşürdüm koruyucu cam parçalandı artık ama kendisinde bir şey yok ki z3 cam sorunuyla ünlüdür. yenisini alacağım üşenmediğim bir zamanda.

Cok memnunum. ilk birkac gun size sanki kalin olmus gibi gelebilir ama sonra alisirsiniz, bence yapin.

ya bunun cok pahalı olanı da var cok ucuz olanı da.

note 4 telefonum var sizce hangisini almam gerekiyor.

www.gittigidiyor.com

@Bysb burda soruları ben sorarım :)

maalesef cd olarak desteklemiyor...ps store'da nostalji oyunlar var, satın alabiliyorsun

PS3'ün modeline göre uyumluluk gerekiyor. Şurada oynanabilen oyunların listesi var:

en.wikipedia.org

ilk çıkan ps3'ler ps2 oyunlarını oynatabiliyordu. ps1'lerden emin değilim ama. sonra o özelliğini kaldırdılar sonraki üretimlerde.

@argent, ne saçma şeymiş ya madem ilk sürüme koymuşun diğerlerinde niye feature kısıyorsun ki

@zombi sadece ps1 ve ps2 oyunu oynamak için ps3 almak zaten dangalakça bir hareket değil mi? ps3 alacak adam mutlaka ps3 oyunları oynayacaktır ama ps1 ve ps2 oynatma gibi bir cilası varken neden keserler ki?

sadece ps1 ve ps2 oyunlarını oynamak için ps3 almak dangalakca ama ps1 ve ps2 oyunlarını ps3 e remastered olarak çıkarıp ayrıca satabilmek çok mantıklıca bence. sebep de budur.

Onu denedim de yolcu bilgilerini paylaşamıyorlarmış

kitabi iletiim size siz verin de, numaranı yaz icine de.

uçakta niye konuşmadın.??
gelip kucağına mı oturacaktı?

Aslında çok kolay yöntem var da.Thyda çalışan bir arkadaş sisteme bakıp söylese ne güzel olurdu valla

müşteri bilgilerini paylaşmak yasak. kimse o topa girmez. çok kolay falan değil insanları işinden edersin en ufak şikayette.

bu bilgi asla paylaşılmaz. minimum 1 saat süren bir yolculukta yanınızda oturan kişinin ismini öğrenemeyip şirket içinden bu bilgiyi öğrenmeye çalışmak mantıklı değil. niyetiniz masumca olabilir ama kızın böbreklerinin peşinde olmadığınızın ya da sapık olmadığınızın şirket nazarında bir garantisi yok.

yahu yanında oturan kıza merhaba bile diyememişsin. burada antin kuntin işlerle uğraşıyorsun.
şanslı insansan bir sonraki uçuşunda daha güzeli oturur yanına. bu sefer merhaba, iyi günler de. Belki bir sohbet imkanı doğar.

Abi tamam öldürdünüz ya.Aslında çok da çekingen değilim de napıyım o an cesaret edemedim sonradan da çok pişman oldum

(bkz: malum ortamlar)

kargo firması sonuçta kendi prosedüründe varsa bırakır. site güvenliğine bırakıyorlar.

otellerde kargolara bakan bölüm olur zaten, kargoyu o teslim alır, şirket içine dağıtır(bizde böyle en azından).

ptt dağıtım yapıyor, çok umurunda değil. şüpheli paket değilse imza atan kişiye teslimat yapıyorlar. yoksa en yakın ptt şubesinden sen alıyorsun.

Benim hatam yazmamışım, ABD için soruyordum

ben de dubai apple store dan online alıp dubai de otele bıraktırmak için baya araştırdım. otel biz alırız tamam dedi ama apple değerli ürün olduğu için pek yanaşmadı, bir de mutlaka imza istiyor apple mesela. yani o iş karışık biraz

checkin yaptırdıysanız alır. amazondan çok otele sormanız gereken bir soru bu ayrıca.

blind carbon copy demek zaten. gormez.

yine de belli olmuyor muydu bcc'ye birilerinin eklendigi

@jedilance Belli olmaz.

hoca reply all diyip cevabı çakmazsa olmaz. o konuda tembihleyin kendisini.

üstünde sadece waterproof yazan illaki su geçirecektir. deri ve goretex bir ayakkabı sizi rahat ettirir ama bu iki kombinasyonu o fiyata hayatta bulamazsınız.

bi sorun olmaz

90 gün kalmayacaksa sorun olmaz bence.

Lens çoğu zaman gövdeden daha önemlidir. 18-55 giriş seviyesi için gayet yeterli aslında. Ancak çok güzel fotoğraflar çekemezsin/zorlanırsın. İhtiyacının ne olduğunu bilemiyorsan, kit lensle başlayıp daha sonra ihtiyacını görüp ona göre farklı lenslere yönelebilirsin.

Projene gelince iki karış mesafeden 55mm genişlik dar gelebilir. Satın almadan önce deneme şansın yok mu? Teknoloji marketlerde istediğin kadrajı ayarlayabiliyor musun? Bir dene benece.

2 karislik mesafede 18 mm yetebilir. Croplu makine alacagini varsayiyorum 18 olur sana 27 mm.

50 mm gozun gordugu acidir buna gore hesap edersek 18 kurtarir.

Cok dar acili lensler daha cok asansor, tuvalet gibi kucuk alanlarda tum alani cekmek icin kullanilir.

Ha korkum su odaklama mesafesi. Lensin 18 mmde bir objeye kac cmye kadar odaklama yapabilecegi onemli. Iki karis kabaca 25 cm desek 18mmde 25 cm makro cekim yapma imkani olmali o da lensin teknik ozelliklerinde yazar zaten. Internet uzerinden teknik ozelliklere bakabilirsin. Benim fikrim buyuk ihtimal odaklar.

çok önemlidir. iki karışlık mesafeden ne çekeceğinize bağlı olarak yetebilir de yetmeyebilir de. sonuçta lenslerin görüş açıları var.

dslr digital single lens reflex demektir. yani bu makinenin en büyük özelliği lenslerinin değişebilmesi. lensini değiştirmeyecekseniz bence almak mantıksızlık
hobiden ziyade özellikle anı fotoğrafı çekme amacıyla makine alanlarda gereksiz bir dslr sevdası gözlemliyorum. bu makinelerin üzerindeki kit lensi ile yaptığı işin çok daha iyisini yapan kompakt makineler var.
video için de aynı şey geçerli. 18-55in diyafram değeri f/4-5,6
üzerindeki sabit lensi 18-55den çok daha iyi sonuç veren kompakt makineler var.
alacağınız makine full frame olsa sensörü için alıyorsunuz diyeceğim, o da değil

Peki şöyle bir şey yapsam: Canon 600d düşünüyorum sadece body olarak, yanına 1.8 50mm alsam ihtiyacımı karşılar mı? 25 cm uzaklıktan ufak model arabalarla video çekmeyi planlıyorum.

50mm 1.8 de işinize yaramaz. minimum netlik mesafesi 45cm dir o lensin

Hmm 45cm'den de çekebilirim aslında. Sonuç olarak daha kaliteli bir iş çıkartır galiba kit lense göre değil mi?

50mm sana olmaz. Prime lenstir o. Süper net bir görüntü alırsın ama kadraj ayarı yok. Kadrajı ayarlamak için makineyi hareket ettirmen gerekiyor.

50mm için portre lensi dersler hatta. Portre veya vesikalık çektiğini düşündüğün, konun o kareye sığacaksa olur.

istanbul'dan kalkan uçaklar hariç hepsinde aktarma var evet. konya'ya giden hızlı tren seferleri için tcdd'ye bakabilirsiniz.

boyut derken? sunucuda kapladığı boyut mu?

Tek bir sayfa ise Save Page As. Sayfadaki tüm öğeleri indirirsin.

Sunucuda kapladığı yer ise FTP'den bağlanıp html klasörünün boyutuna bakarsın.

Chrome ile şu şekilde yapabilirsiniz. Sayfayı açın F12'ye basın altta bir bölme açılacak orada Network yazan yere gelin ve Ctrl + F5 ile açtığınız sayfayı yenileyin. Her bir öğenin ayrı ayrı boyutunu görebilirsiniz. En altta da toplam yüklenen data miktarı görünecek. F5 değil Ctrl + F5 yapın bu önemli.

Örneğin; x websitesinin anasayfasına giriş yaparken ne kadar veri indiriyoruz.

Geçmiş olsun, ama hazırlıklı olmanız için şimdiden, sanki hiç duymamışsınız gibi ben de söyleyebilirim ki, ayaklarınız mahvolacak.

Silikon tabanlık kullandım ben 6 ay boyunca. Bir nebze de olsa rahat ettiysem o silikon sayesinde oldu. O da bir nebze. Daha profosyonelleri var mı bilmiyorum. Decathlona mutlaka bakın.

ortopedist dukkanlarinda daha genis yelpazesi urunler bulabilirsini. bilginiz olsun.

hacı naparsan yap o bot ayagını belliyecek:(

Ortopedist dükkanı +1
Bir de skechers ayakkabıların yeni ürettiği ya da benim yeni tanıştığım ayakkabı tabanları var efsane. O da şöyle bilmiyorum hiç dikkat ettin mi harici hdd çantaları içi öyle rahat ki hani dışardan darbeye düşmeye karşı korumalı aslında düz ama hdd yi koyunca şeklini alıyor falan. Hah o tabanliklar olabilir sanki sana .

Deichmann da tabana yapışan tabanliklar var topuklu ayakkabı kurtarıcısı oradan biliyorum evet rahat ettiriyor postallarda ne kadar etkili olur bilemem.
Silikon tabanlık alacaksan şu yapışıp sonra çıkarıp yıkayarak tekrar kullanabileceğin şekilde al. Yapışmayan silikon tavanlar ayakkabı içinde kayıp kendi kendine yapışıp kopuyor.
Bunları topuklu ayakkabı ya uygun tabanlık ararken yaşadım.

Ha postalları giymeden her sabah buz gibi soğuk su ayaklara tut. Aynı şekilde gece postallaru çıkarınca.

Sabah bu soğuk su koyabilir ama postallar çıkınca rahatlik etkisi.

Ha bi de topuklar ya da hemen üstünü vurmalar için de yine o silikon bantlar dan alabilirsin ve kalın çorap giy bence.

o mağazalarda satılan tabanlıklar bi işe yaramaz. askeri malzeme satan yerlere bak. Kumaş filan olmayacak sünger olmayacak. bildiğin jöle kıvamında tabanlıklar var. baya da kalın kaba bişey. onlardan kullandım ben 25 35 tl arası satılır. diğerleri bi işe yaramıyor askeri botta.

Tabanlığı bota koyup giymen biraz zor.ben almıştım ama hiç kullanamadım mesela.botu büyük al.erken git dene falan tabanlıkla.veya markasını bilmiyorum da komutanlar giyordu yandan fermuarlı falan onlardan da alabilirdin daha rahattır.

düz taban olup dağcılık ve trekkingle uğraşan bir insan olarak çözümü ortopediste gidip ayak profilimi bilgisayarlı bir sistem ile çıkartıp ona uygun tabanlık üreterek buldum. 250 kayme verdim ama en azından kafam rahat.

jole kivamindakiler silikon oluyor zaten.

Tabanlıktan ziyade YDS ya da Magnum gibi iyi bir markadan, ordunun verdiği standart bota en çok benzeyen botlardan birini almanızı tavsiye ederim.

Ordunun verdiği botlar o kadar kötü ki tabanlık bile fayda etmiyor, ilk iki hafta paramparça ediyor ayağı resmen.

Son zamanlarda gördüğüm kadarıyla kimse laf etmiyor bu tip botlara. Gidince göreceksiniz zaten rütbeli personelden bile o botu giyen çok az kişi vardır.

yaptırdım. gayet uygun fiyata aldım. hatta sonrasında kapıda kendi çizdiğim çalışma odasını teknik çizim ve 3d'ye çevirdikler ve onu da yaptılar.

genellikle bunları imes mobilyacılar'da bulursun dudullu'da. ben rainmo'dan almıştım. üretici oldukları için her türlü mobilyaya takla attırabiliyorlar. mesela bir koltuğun kolçağı ile diğer koltuğun bilmem nesini beğendin ve tek koltukta onu yapıyor adamlar.

www.rainmo.com.tr

bir bakmanı öneririm. hasan abi vardı, hala oradaysa yardımcı olacaktır.

Kendi modelini verirsen hazır almaktan pahalıya gelir. Mevcut modellerden beğenip ölçülerinde oynarsan biraz daha hesaplı şekilde hallebilirsin.

Biz de evlenirken bir kütüphane yaptıralım dedik. Ölçü ve istediğimiz modelin fotoğrafını götürdük resmen içine ettiler. Öğrendik ki böyle işlerde iş ahlakı önemli. İşin ucunda bir marka falan olmadığından garantiymiş, şikayetmiş falan da iki kat zor şeyler haline geliyor. Fiyat konusunda da kişiye özel bir şey yapıldığı için daha pahalıya gelmişti... Özetle bulduğun yerle hangi tip malzeme kullanılacak, renk ne olacak, ne kadar zamanda teslim edilecek iyice bir konuş, hatta mümkünse yazıya dök, sonradan başın ağrımasın.

Kendi yaptıracağın ürün muadili piyasa ürününe göre biraz daha pahalıya gelir, onun dışında çizimde falan problem olmaz. Senin yaptığın çizimi onlar proje haline getirip sana onaylatıyorlar öyle başlıyorlar işe.

ölçüyü onlara aldır getir yerinde göster derim. sonra olmazsa ee ölçüyü sen verdin diyip çıkıyorlar işin içinden.

bütçen gayet yeterli. dolayısıyla uhd monitör yine al, ileride bilgisayarı değiştirince 4k kullanırsın.

bende dell u2713h var on numara beş yıldız.

argent dawn ın dediği monütör 10 numara. ben 24,5 uğunu almıştım 27 si pahalı diye.

i5 yeterli. depolama istiyorsanız harddiski en büyük olanını tercih edin (2TB mesela).
internete bağlı olmayacaksa uzunca bir süre de sizi götürür zaten. ram en az 4 gb olsun.

bunun için yüksek model işlemciye gerek - kesinlikle- gerek yok. boşuna masraf yapmayın. veri depolama amaçlı kullanacaksınız zaten. bir de flash belleğe aynı anda verileri yedeklersiniz olur biter. olmadı yanına güç kaynağı alırsınız elektrik kesilmelerine karşı.

Muhasebe ile ilgili işlemlerinin çoğu (e-fatura, beyanname, ödeme emrilerleri vb.) artık internet üzerinden yapılmıyor mu?

Bir de son dönemde karşılaştığım virüsler -cryptowall hariç- genelde USB üzerinden geliyor.

i5 yeterli. databaseler büyükse bol ramli bir şey alın. birden fazla harddisk olsun raid1 yapın (aynı anda iki harddiske aynı veriyi yazar. yedekleme açısından ekstradan güven olur). ve virüs için usb'leri de kapatın zombi'nin dediği gibi.

i5 - numarası 4460 dan 4690 a kadar olan i5 işlemcilerden biri.

Anakart: msi h97 pc mate.

ssd ihtiyacınız olacak: kesinlikle 250 gb samsung 859 evo, işletim sistemini ve muhasebe programlarını ssdye kuracaksınız.
harddisk ihtiyacınız için: 1 veya 2 tblik ortalama bir hdd.

Kasa olarak, sogutması iyi olan tercihen Zalman veya Cooler Master bir kasa. Güç kaynağı da içinde gelecek zaten.

Ekran kartı olarak Pek abartılı bir şey istemiyorsanız gt730 veya gt740 işinizi görür oyun oynamayacaksınız.

bellek olarak 2 tane 8gblik almanız yeterli olur veya şu aşamada bir tane 8gb de alabilirsiniz. veya 2 tane 4gb ileride takviye edersiniz.

Monitor olarak ihtiyacınıza göre vatandan filan kontrol ederek alırsınız. Bir de ortalama bir kesintisiz güç kaynağı almanızda fayda olur.

Nacizane tavsiyem makineyi internete bagla, ama bir firewall kur, bir de antivirus kur, o da ciktikca butun guncellemeleri yapsin. (sirket olunca tabi lisanslar degisiyor ama ucretsiz versiyonlari kullanmanda sakinca olmazsa bedavaya cozebilirsin bu mereti.)

Sen internete girip, sakat sitelerde gezip, yanlis seyleri indirmedigin surece, sadece internete baglisiin diye virus girmez makinene. Firewall'dan da antivirus ve sistem guncellemeleri haricinde herseyi bloklarsan baskalari da makineye girip dolasamaz. Ama hem sistemin guncel olacagi icin, hem de kendini surekli guncelleyen bir antivirusun olacagi icin makine en guvenli halinde olur. Yoksa dikkatsizin birinin takacagi bir usb diskle hersey daha zor cozulur bir hal alacaktir.

Isin ozu, bugun artik internete bagli ve de dogru kullanilan bir makine, bagli olmayan bir makineden daha guvenlidir.

iddaa

Türk Telekom

milli piyango

tjk

tüpraş

tüvtürk.

iddaa özel değil. mpi'ye bağlı. yoksa değil mi?

elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri (igdaş hariç)

elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri tekel değil. türk telekom da tekel değil. -bildiğim kadarıyla-

dağıtım işi tekeldir. perakende değildir. evsel kullanıcılar için perakende de tekeldir.

prospektüste kullanma yazıyorsa kullanma.

git çemkir adamlara sözleşmeye uymuyorsunuz diye açarlar.

f.lux yükleyip bi deneyin.

çok büyük ihtimalle kablo veya kablonun pinlerinde diye tahmin ediyorum. bilgi işlemden yeni kablo isteyin denemek için öncelikle.

büyük ihtimal kablo tamam da benim takıldığım nokta o nasıl bilgi işlemci? bilgisayarın gpusunun ne olduğunu bulup driver yükleyemeyecek adam, kablodan olma ihtimalini düşünmeyen adam... nasıl orada o pozisyonda çalışıyor?
gerekli birimlere bildirin torpillilerden değilse de kovulsun filan.

spagetti cenevarı +1500
tam bir öküzmüş. bizdeki bilgi işlem de öyle. ben ondan daha çok şey biliyorum lan.
bilgisayar mühendisi denetim masasını bulamadı geçen gün.

kablodan kesinlikle.

Evet, kablodanmış.

Devlet kurumuyuz, adamın emekliliğine 6 ay kadar var. 1980'lerin sonuna doğru girmiş buraya. Torpil değil ama kadrolu; o zaman çok şey biliyormuş ama o zamandan beri kendini pek geliştirmemiş. En son öğrendiği şey neyse, azıcık ekleme yapmış. O zaman çok şey biliyormuş ama son 10 yıldır (girdiğimizden beri) kendisinden yardım almamak için özenle uğraşıyoruz. İnternet kesildiğinde "switch'i açıp kapattın mı"dan öte yardımı yok, proxy deyince kitleniyor. Kendi aramızda çözüyoruz sorunları genelde.

Hikaye hep bunlar... Yerli nereye üretiyorsun ya... Ben inanmıyorum.

millet bas bas bağırıyor cadillac bu araba diye işte. bak fotoğraflarına karşılaştır kendin karar ver. adamlar yerli araba yapacaksa bile argesini satın alıyorlar. fikri yerli olmadıktan sonra napayım montaj arabayı. öylesini yapan bir sürü fabrika var zaten türkiyede.

Simdi yerli arabanin devlete hic bir katkisi olmayacak. Cünkü devlet zaten araba satislarindan aldigi vergiyle 1 yerli araba satmis gibi oluyor.

Anca yaptigimiz arac dünya devleriyle yarisacak konuma gelecekte belki o zaman ülke ekonomisine katkida bulunsun. Uzun hikaye...

van gogh gibi kulaklarını kesebilirsin yahut söz konusu aletleri kapatabilirsin, şehirden uzakta doğayla iç içe bir yaşama başlayabilirsin. şarkı açıp daha yüksek sesin düşük cızırtıları bastırmasını umabilirsin.

Kulaklarin cok hassas degil aletler cizirti yapiyor.

adaptörlerden gelir genelde o cızırtı ben de uyuz olurum. adaptörlerden başla kontrol etmeye.

etrafımdaki insanlara soruyorum duymuyorlar

İyi de, bence ihtiyaç dahilinde çok uçurum lenslerden bahsediyorsun. Yerinde olsam Tamron 17-50 ile devam ederdim. İki ayrı DSLR'de iki kez sahip olma fırsatım olmuştu. İkisi de ikinci eldi, sorunsuzdu. 17-50mm gayet keskin lens. Makro çeker gibi de çekiyor yani, o derece. Zoom istersen 18-200. Ama ucuz etin yahnisi meselesi.

Tamron 17-50 (vc'siz) kullanıcısı olarak, kesinlikle tamron 17-50. Gayet keskin ve çok iyi lens.

18-200'e ben de bakmıştım netlikte, chromatic aberrationda vs problemler vardı.

öncelikle fotoşok şart. nolursa olsun. sonra ne çekeceğine bağlı lens işi. ben 16-35 aldığımdan beri kameramdan çıkarmıyorum kendisini mesela. aradığım lens meğersem oymuş. portre çekeceksen hiç uğraşma 50mm al geç. hatta imkanın varda f1.4 versiyonunu al. her şeyi çekeceğim diyorsan da tamron 16-300 çıktı yeni. fiyatını bilmemekle beraber en iyi lens o şu sıralar geniş aralıkta. ama zoom aralığı ne kadar artarsa o kadar kalite düşüyor genelde bunu da unutmamak lazım.

Klasik eski model polaroid modellerine ebay, gittigidiyor vb. sitelerden bakabilirsin ama benim önerim lomography ürünlerinden almandır.
Lomo'Instantlara bakabilirsin, Fujiler de genel olarak tercih edilen ürünler. Bütçene göre araştırmanı yapıp karar verirsin.

shop.lomography.com
shop.lomography.com

www.amazon.com

geçen gün d&r'da böyle bir şey gördüm, dikkatimi çekmişti.

www.dr.com.tr

fujifilm instax
wide alırsan daha büyük bi foto veriyor.
diğer serileri ise yaklaşık kredikartı boyunda.
filmleri polaroide göre daha ucuz.

ya yok ne usb 3.0'ı. hızlı dediğim orijinali gibi anlamında. acayip fark var eski cihazla yenisi arasında. eskidikçe yavaşlıyorlar. kastettiğim orijinali gibi hızlı. mesela bir saatte %20'den full yapacak kadar... bu bahsettiğim ikincisi öyle hızlıydı işte...

note 2 var bende 33 aylık. ingiltere'den gelen %20-30'dan bir saatte %100 yapıyordu.

www.mobilcadde.com

aldığınız cihazların kaç amper olduğuna bakarsanız hızlı mı yavaş mı şarj edeceğini anlarsınız. daha fazla amper, daha hızlı şarj.

1- aletin amperi önemli
2- şarj ederken kullandığın kablo önemli
3- telefonun için mümkün olan maksimum şarj hızı önemli

nokia'nın 1.5 amper şarj aleti iyi mesela. telefonumun yanında gelen.
kablo kısa olursa da şarj daha hızlı olur bu arada, ama her kısa kablo da iyi demek değildir, kalitesiz kablo akımın gücünü azaltır, uzun kablo da...

bu arada direkt hepsiburada'dan en ucuz marka usb şarj aletine baktım ve 2,1a sony var gayet uygun fiyata www.hepsiburada.com

al geç işte bunu, hem markası güvenilir hem akım gücü yüksek. çinden alacağın üstünde 2a yazsa da garantisi yok ki, şişirme balon değer yazabilir adamlar...

her şeyle ilgilenen bilimadamları yüzyıllar öncesinde kaldı. kişi kendi dalı dışında pek bir şey bilmese de yine bir şeyler üretebilir. ne düzeyde üretir onu bilmem ama.

Bilim yapmak için bunlar mı gerekli? Matematiği çok iyi derecede bilmiyorlardır. Fiziği de çok bildiklerini sanmıyorum. Kimya ve biyolojiyi iyi derecede biliyorlar.

Tıp doktorları sonuçta zamanında üniversite sınavında ilk 10.000 e girmiş insanlar. Şu anda geri kalan uni mezunlarından eksiği yok fazlası vardır.

fizikçi matematikçi tıbbı ne kadar biliyorsa tıpçı da o kadar biliyor
nasa'dakilerin virüs yapısını falan bildiklerini sanmıyorum :) adamlar plüton'a araç gönderebiliyor ama

"nasa'da dohtor çalışmıyor mu yaeeee" diyenler için açıklama editi: elbette mikroorganizmalar açısından mikrobiyologlar çalışır, astronotların sağlığı için doktorlar çalışır. ama uzay mekiğini bu adamlar dizayn etmez, uzaya göndermeyi hesaplamazlar.

üniversitede fizik ve matematik görmüyoruz. sadece biyofizik ilk dönemde uyduruk bir ders olarak vardı. ama biyokimya 2 sene görülüyor, temel bilimlerden önemli bir tanesi.

nasıl bilim yaptıklarına gelirsek, kendi konularıyla ilgili çalışma yapıyorlar tabi ki. bilim dediğiniz şey sadece uzay mekiği göndermek değil. nasa'da çalışan doktor da yoktur zaten.

Üniversite sınavındaki bilgilerle malesef bu işler olmuyor.
Temel tıp bilimlerinde biyoloji kimya fizik mezunu akademisyenler bulunmakta ve tıp doktorlarıyla beraber bilimsel çalışmaları multidisipliner yürütmektedirler. Temel tıp bilimlerinde çoğu profesör kimya fizik biyoloji mezunudur. Mühendis de bulunmaktadır. .Temel tıp bilimlerinde bütün dünya bu yolu izlemektrdir.Ama bu ülkemizde dışlanmayıda beraberinde getirmektedir.

La noix geçen yıl nasada mikrobiyoloh olarak çalışan bikim adamının konferansına katılmıştım. Bu işler multidisipliner işler. Öyle lise ve üniversite bilgi ve düzeyiyle olmuyor. Çok komplex ve her dalı içinde bulunduruyor

@intihar soruyu okudun mu?

"tıp doktorları fizik kimya matematiği biliyor mu?" "bilmiyolarlarsa nasıl bilim yapılıyor?"

tıpta bilim yapmak için matematiğe gerek yok. matematik gerekirse fayfim'in de dediği gibi matematikçiyle BERABER çalışırsın. nasıl nasa'da senin konferansına gittiğin adam uzay araçlarının ince hesaplarını yapmıyorsa, birileriyle BERABER çalışıyorsa tıpta da böyle.

sen soruya değil, cevap verenlere cevap vermişsin

ayrıca bilim denilen şey düşünce ve merak ile başlar. hiçbir konuda detaylı bilgin olmayabilir, "yau şöyle olsa nasıl olur"dur bilim. o soru üzerine düşünürken zaten bilgin artar

soru açık "Bu üç bilimi doğru düzgün biliyorlar mı bilmiyorlar ise nasıl bilim yapıyorlar?", bu sorudaki kritik sözcük "doğru düzgün";

Yani daha hücrelerdeki kimyasal tepkimelerin üzerindeki atomik boyuttaki fizik, kimya ve matematik bilgisini bilmeden nasıl oluyor da bilim yapabildiklerini merak ediyorum.

La noix kızma ben bişsey demedim :) haklısın
Evet ven cevaplara cevap verdim. Sorunun cevabı ztn verilmiş. 3 yıl ihtiyaç duydukları temel tıp bilimleri eğitimini alıyorlar. Ama bu daha çok teori ve ezber olduğu için unutuluyor. Tus'dan yüksek puan alanlar bile uzmanlık eğitimine başladığında sıkıntı çekiyor.
Bu arada tıp alanında bilimi 2-3 ülke yapıyor. Diğer ülkeler seyirci modunda.

Biyokimya, biyofizik alanlarından haberin var inşallah.

Onun dışında fizik teoremi, türev integral almayı gerektirecek bir alanla uğraşmıyorlar zaten, antropologların da matematik bildiğini sanmıyorum ama çatur çutur bilim yapıyorlar.

Fiziğe yeni başlamış eleman heyecanı sezdim sende :D

araştırma yapanların bir çoğu istatistik biliyor. onun dışında quantum fiziği falan diyorsan hobi olarak ilgilenen dışında kimse bilmiyor diyebilirim

Hekimler bilim yapmaz o yüzden de temel bilimleri çok iyi bildiklerini sanmıyorum. Ama araştırma yapacak adam da zaten bunları öğrenir. Ayrıca tıp bir temel bilim değil, uygulamalı bilim.

Ayrıca bilim multidisiplinerdir ama herkes tüm temel bilimleri bir seviyede bilmek zorundadır. Temel bilimleri bilmek demek ufuk demektir, bilimin temelini de bu oluşturur.

biliyoz. hatta dönem birincimizin hobisi matematik sorusu çözmekti. matematik yüzeysel kalsa da fizik-kimya-biyolojide fen edebiyatta okuyanları bile sallarız.

çünkü össde full yaptık hepsini. demek ki hepsini biliyoz. ama bilim yapmıyoz. zaten bulunmuş ilaçları teşhis edilmiş hastalıklar için kullanıyoz. bilim adamı değil ameleyiz.

" hekimler bilim yapmaz "

peki.

Aylık ortalama 2.800 TL civarı kazanıyorsun yani. Kaç senedir, hangi şehirde çalıştığına bağlı ama hiç fena değil bence.

Şehrini de yazarsan daha iyi değerlendirirler.

İstanbuldayım

çok tecrübeli değilsen iyiye 1 tık kalmış diyorum. Benim için psikolojik sınır 3000 yakında olur heralde o da, allah daha çok versin+1

Hepimize inşallah Hizmet sektöründe çalışıyorum.

sektöründen bağımsız olarak söylüyorum, istanbul'da isen kendini ancak geçindirebiliyorsun bence. ancak bu ortamda ortalamaya göre iyisin.

Kac yasindasin, kac yildir calisiyorsun, ne mezunusun?

izmirde bu şartları rüyamızda görüyoruz genelde

maaş konusu yetenek iş şehir vb gibi çok farklı bileşenlere sahip ondan yorum yapmak yanlış ama yasal haklarını alabiliyorsun gördüğüm kadarıyla. o açıdan gayet iyi diyorum

(bkz: vertigo)

Tansiyon dusmesinden ALS'e kadar bin cesit aciklamasi olabilir.
Tekrar sikligi ne kadar artarsa o kadar buyuk bir sorundur. Tekrarlamasi durumunda doktora basvurmani tavsiye ederim.

kan sekerini olcturmelisin ya da en basitinden diyetteysen buna bi sureligine ara ver gecmis olsun simdiden

başka bir halsizlik durumu yoksa sadece denge kaybıysa bir iç kulak muayenesi zamanın gelmiş.

önce bi kbb'ye git orada bir şey yoksa seni bir yere yönlendirecektir. benim bir kere kulağımdan biri kirden tıkanmıştı aynısı oluyordu temizlediler rahatladım.

"sıklaşmaya başladı" demeseydin güneş çarpması da diyebilirdim.

Nöroloji muayenesi. Ne kadar erken, o kadar iyi.

evet. 10 pro'ya hem de, allahın kıçı kırık starter'ı bile home'a geçiyor

Geçersin de ne gereği var.

Geç arkadaş, sorgulama.
Adamlar nimet sunmuş, faydalan.

dün geçtim orijinal olmayan windowsla. sen de geçebilirsin

niye sıkıntı olsun, kızın adına al işte..

Benim annem çok sinirlenir mesela yine internetten ne aldın diye, bu defa da öyle bi durum olmasın. Kızın bulunduğu iş/okul gibi başka bir ortam yok mu? Eve yollamayın bence.

kızın evine en yakın kargo şirketinin yerine yollayın. semtlerde oluyor ya hani. kız gidip alsın oradan

sanıyorum ki alışveriş yapması sıkıntı olmaz ancak üstünde adım yazarsa bi ihtimal sorun çıkarabilir ondan çekindim ben sadece. ebay bildiğim kadarıyla pttye getiriyor ürünü, ancak ptt kargo eve getiriyor mu bi bilgim yok daha önce alışveriş yapmadım. eve getirse daha hoş olurdu herhalde ancak onun adına ve adresine almamda bir sorun çıkıcağını düşünmüyoruz sanırım değil mi?

adama mesaj at hediye olacak faturayı ekleme pakete bebim ismim de olmasın de eşek değilse halleder

Sevgilin çalışıyorsa işyeri adresine yolla. Ailesi görmeden paketi açıp senin ismi ortamdan yok eder, olur biter. Okuyorsa biraz çetrefilli, okulu kabul eder mi bu tür gönderileri bilemiyorum. Ev kızıysa veya işsizse o zaman kargo ofisine yollama opsiyonu derim.

Şimdi o durum bende de vardı
fakat ben paraya kıyıp risk almadan ülkeden sipariş vereceğim..

normalde alacağım ürün çinde 40 tl. burada 3 katı para neredeyse.

okuyor ancak okula yollamak daha bi sıkıntı olur sanki. ptt'nin eve getirmesi harikaymış o zaman ebayden alacağım eleman fatura kıyağını yaparsa sorunsuzca kapanır bu iş ki yapar herhalde yav. bir de benim alacağım ürün burda yok malesef.

Email olacaksa eğer gönderme esnasında yapabilirsiniz bu işi. Gmail'de mesela yukarıdaki düzenleme araçlarından oluyor.

Edit: Üzerine yazı olarak gelmesinden bahsediyorsanız pixlr.com adresinden basitçe halledebilirsiniz.

yazı eklenir ama link eklenmez.

mailing gibi bir şey yapacağım hani resme tıklayınca internet sitesne yönendiriyorlarya onun gibi bir şey

@zugas

Tamam o zaman ilk cevaptaki ilk paragrafta dediğim gibi yapabilirsiniz. Hemen hemen bütün mail servislerinin benzer araçları var.

ne konseri? bazı konserler oturmalı olabiliyor.

biletixte satılıyorsa sahne planı, oturma planı gibi bilgiler oluyor aslında.
ama bence çok güzel hediye olur anneye.

Enrique Iglesias. Oturmasız bu, konser detaylarında öyle diyor :)

ergen kız çığlıklarından çok fazla eğlenemez. hani bir yarım saat durup çıkılabilir. bunun için değer mi orası sana kalmış.

@yyyy

yok hocam yarım saat durup çıkmalı yapammayız biletler pahalı. girersek hakkını vermemiz lazım :)

ben 2 ay önce festivale gittim oraya. tuvalet kuyruğu beklemekten konserleri kaçırdım. normal ayakta bilet alırsanız sahneyi anca büyük ekranlardan izlersiniz. bu sıcakta o kadar kabalıkta bunalır kadın bence ama çok istiyorsa gitsin, değişiklik olur. bunalırsa dönersiniz.

yani en önde olmadıkça enrique abi'yi istediği şekilde seçemez zaten. oralar çok kalabalık olur. sahneyi en azından rahatça görebilmeniz için arkalarda durmanızı öneririm. ses de arkaya daha iyi gelir. ben öyle yapıyorum.

edit: bence o kadar seviyosa gidin ya. hayal kırıklığına uğrıycağına sanmam.

ben yirmi üç yaşındayım, sıkılıp bunalıyorum. hiç götürme bence. yaş ortalaması büyük olunca da kötü, küçük olunca zaten kötü.

@cosmicstring

hahaha yok yok enrique, hatta "enriko" diyor kendisi şarkılarını filan biliyor bailando dur, bailamos tur, hero'dur filan :)) karışıklık yok yani

60 küsür yaşındaki (şimdi 66) babamla (ki kendisi zayıf ve kısadır) iron maiden, deep purple konserlerine falan giderdik zamanında. gençleri biraz iteliyorsun sağa sola doğru (zaten o yaştaki adamı görünve bi şaşırıyorlar buyur abi falan diyorlar hehehe saygılı ergenlerimiz :) ) en öne geçiyorsun (normal bilet alırsan) ben son zamanlarda sahne önü almaya başlamıştım, o durumda da yine sahne önünün en arkasına geçiyoruz (demir çit gibi bişi oluyor) geri kalan herkes sahne önüne yapıştığı için arada boşluk oluyor rahat oluyor.

birde çooook bunalırsak tee en arkaya gidiyoruz bazı durumlarda ses en arkaya daha güzel geliyor.

çok çok kısa boylu değilse görür sahneyi. rahat etsin diyorsanız sahne önü alın hem daha rahat izler hem de daha az kalabalık oluyor.

ben 48 yaşındaki annemi geçen sene anneler günü hediyesi maksatlı olarak itü'nün bahar şenliğinde tarkan konserine götürdüm, inanılmaz keyif aldı. etraf ergen kaynıyordu resmen :D annen hareketli bir kadınsa hiiiç umrunda olmaz, keyfine bakar. ayakta olması da sıkıntı olmaz. eğer ayakta durmasına engel bir rahatsızlığı yoksa. (benimkinin varisleri falan var ama sallamadı hiç oynayıp durdu :D )

@selam
@pokerface

bu bire bir deneyimler iyi oldu, mutlaka akılda tutacağım :)

@argent dawn

yok kısa değil, normal diyelim. sorun olmaz sanırım :)

Ben 2-3 sene önceki konserine gitmiştim enrikonun(:D) aynı yerde, orta-arkalardaydık konserin ilk yarısı adamı seçebilmek çok zordu. Hatta bi ara keşke paraya kıyıp önden alsaymışız bu ne böyle diye içimden geçirmiştim. Sahnenin sağ ve solunda dev ekranlar oluyo daha çok oradan takip ettik adamı ilk yarıda. İnsanları sokmadıkları bi alan vardı en başta sövmüştük bayaa ikinci yarıda bi baktık bi şey yükseliyo böyle koridor gibi. Sonra enriko o koridordan koşarak geldi <3<4<5 nokta kadar gördüğümüz adam şimdi en fazla 3 metre mesafedeydi :D 'Hero' çalmaya başladı ve çığlık çığlığa olan kızlardan birini tuttu sahneye çekti dans edip öbüştüler biz diğer kızlar kendimizi kestik o sırada :D:D asjddj neyse konuyu dağıtmayayım çok takdir etmiştim o yükselen koridor işini adı vardır belki bilmiyorum cahilim :D

Yani ortam sıkış tepiş ve çığıran bi sürü kız olacak ve oranın oturmalısı yok bildiğim kadarıyla. Anneniz kalabalıktan çok bunalan biriyse rahat edemeyebilir ama o kadar seviyosa bence sorun olmayacaktır gidin derim :D

@capitatum

haha en bire bir sıcağı sıcağına deneyim de bu olmuş sanırım teşekkürler :)) sanki ordaymışım gibi hissettim okurken. ben de sahneye kız çıkarıp öpüşme olayına bir teoman konserinde rastlamıştım sonrasında 3 kız daha atladı adamın üzerine ama bu sefer korumalar araya girmişti :p

Olur.

diploma çift dilde hazırlanmışsa olur neden olmasın. tabi ingilizce kabul ediyorlarsa. gidin almancaya çevirin derlerse uğraşırsınız haliyle.

almanya vize başvurularında almanca döküman istiyor. ingilizce değil. çalışma vizesi için geçerli bu dediğim, turistik için zaten diploma gerekiyor mu bilmiyorum.

ingilizce diploma / transkript yeterli olur.

yok benimki yüksek lisans için olacak ingilizce veya almanca olması gerekiyor. zaten dediğim gibi ing transkript okuldan alınan kabul ediyorlar, bu sefer diploma girdi işin içine, arkadaşların dediği gibi bende olur diye düşündüm ama işte evham pimpirik emin olamadım. çok teşekkürler.

İstediğiniz dilde LibreOffice Calc kurup işinizi halledebilirsiniz belki.

office 2013 tercihleri diye başka bir uygulama oluyor. en azından türkçesi bu. diğer dil seçenekleri yüklendiyse oradan değiştirebilirsiniz. yükelmedilerse office'i tekrar yüklemek gerekir.

veya şuradan formül karşılıklarını bulursunuz

easy-excel.com

Cok geldi hic vermedik hic de oyle bi talepleri olmadi.

hayır

Adamın işi onu eğri yapmamak zaten. Sen önce işini düzgün yap dangalak demen daha uygun olurdu ama neyse geçmiş gitmiş artık.

Ben bahşiş olarak eski makınayı veriyorum. Misal yeni fırın aldıysam, eski fırını. Yeni buzdolabı aldıysam eskisini vb. Hurdacıya satıp güzel para alıyorlar hemi de evdeki eskilerden kurtulmuş oluyorum. :)

Kendim satamam, vaktim yok zira.

Muhtemelen aldığınız yerde taşıma sözleşmenizde ürünlerin nakliyeci tarafından kata çıkarılamayacağı yazıyordur. O yüzden para istemişlerdir.

hiç talepleri olmadı. bu biraz yüzsüzmüş ya da sizi zengin görmüş.

cok ciddiyim sikayet ederdim,

asansöre sığmayan şeyleri sırtlanıp 4-5 kat çıkardıklarında bazen veriyorum. onun dışında işleri o zaten. ayak yapana uyuz oluyorum o ayrı

üst kata çıkarmak satın aldığın mağazaya kalmış. eğer işleri buysa yapacak. ama kargo ile geldiyse çıkarmıyorlar. kapıda bırakıyorlar.

yani göreviyse verme, değilse ver.

kaybedersin, 1'de çok zevkli. zaten epey kısa, çabuk biter.

1 de 2 de çok güzel oyunlar. bence senaryo da önemliyse half-life'ı da oynayın :D

çok azalır. esprileri bile yeter. zaten bir kaç saatlik oyun

kesinlikle önce 1 i oyna. bitirirverirsin zaten hemen.

3-4 saatte bitirebilirsin 1'i kesinlikle oynayın

2'de bir süre sonra sıkıldım ve sildim hep aynı olaylar dönüp duruyor. bi kaç ekstra şeyler geldi ama sonra sonra baydı beni.

1 çok kısa zaten birkaç saatte bitiyor. evet 2'den alacağın zevk azalır 1'i oynamazsan. evet çok şey kaybedersin hikayesi için oynayacaksan.

hangi kamerayla çektiğine göre yapılabilecekler değişiyor.

program istiyorsan picasa ile yapabilirsin. ışık ekle diye bir seçenek var, ağartıyor.

Lg phone telefon

grooveshark vardı kapandı, şimdi mecbur spotify

vpn var cyberghost, yanlışlıkla aldım ama olsun. pornhub'dan 2 günlük trial hesabı almıştım bi de jsahfjaskl özellikle izlemek istediğim bikaç tanesi için :(

onun dışında digiturk'te, eurosportplayer'da falan da var bi şeyler de televizyon izlemek için o. gerçi teknoloji sayılır yine de.

adobe creative cloud var photoshop ve lightroom paketi

Spotify, Netflix, LinkedIn, Episode Calendar ilk aklima gelenler.

Spotify, Qello Concerts

Bazen açıyorum bazen kapatıyorum üyeliği.

iCloud ya da Dropbox da alacağım mecburen. Bedavası yetmemeye başladı.

Bir de kaynak yapayım: Netflix'i Türkiye'de normal yollardan kullanmanın bir yolu yok değil mi?

gmail.

5 liraya 100 kusur gb cloud.

Hotspot shield
Tivibu web maxi plus

Hukuki açıdan sorumlu mudur bilmiyorum ama bence o parayı çekemez arkadaş

hukuki açıdan tabi ki sorumludur ama suçlu bulmaları için o IP adresinden hesap sahibinin bağlanmadığını ispatlamaları lazım, e bunun için de bir case olsun ki bu IP adresi araştırılsın.. Ha belki adam ölmüştür, belki gizli servis hesabıdır ya da yemdir ve takip ediliyordur.. Dikkatli olmakta fayda var.

Parayı herhalde en mantıklı atm üzerinden çeker gibi geliyor (hesap numarası, şifre falan var demişsiniz). ATM kamera kaydı dışında kanıt bulunması zor. Belki parmak izi.

Şunu merak ediyorum, bilgileri hacker olan kişi neden arkadaşınızın mailinde tutuyordu? Kimsenin aklına gelmeyeceği bir yer olduğu için mi yoksa bir taşla iki kuş vurup, bir de sorun olursa bütün suç ona kalabilsin, o e-posta adresiyle ilişkilendirilebilsin diye mi? Eh en son o hesaba da sizin arkadaşınız girmiş.. gerisini düşünün.

Hacker olan bu aktivitenin farkına varırsa daha da kötü olabilir. İki taraftan da riskli bir şey bu yapacağınız özetle.

Ben olsam bu riski almazdım kesinlikle. Hesap sahibine bir şekilde ulaşıp durumu anonim olarak bildirirdim. Ayrıca benim bildiğim bu internet bankacılığı şifreleri maksimum 3 ayda bir değiştirilmek zorunda. Şifre değiştiğinde hiç mi kıllanmamış adam yahu.

İnternet bankacılığı zaten özellikle kapatılmadıysa her türlü para transferinde cep telefonuna şifre gönderiyor. Yani hiçbir şey yapamaz. Sadece öyle bakar o hesaba.

Bir de bir arabanın anahtarının üzerinde bırakılmış olması sizin onu çalmadığınız anlamına gelmez.

garanti bankasına nasıl girşi yapmış sms şifresi vs olmadan.

Olmaz ya hadi girdi diyelim kapatsın ekranı unutsun.

troll.leyemedi sanırım arkadaş :{ sms şifresi gerekiyor +1

sms şifresi olmadan veya mobil şifrematik olmadan giremez. sizi yemiş bence. hem sahibini nasıl bulamıyor bütün isim adres mail bilgileri internet bankacılığında gözüküyor. adamın fotoğrafı bile çıkıyor.

otp: one time password

benim anlamadigim hesaptan hic bi islem yapmadiysa (giremez zaten o ayri da telefona sifre gelmeden hadi diyelim velev ki girdi) bu adam para hareketi yapmadiysa hesaba girdigini nasil anlayacaklar. Sonucta hesabin sahibi de herhangi bir pc den ya da cihazdan hesabina girebiliyor, yani hesaba girenin hesap sahibi olmadigini kanitlayamazlarsa (ki bence coook zor ihtimal) hukuki bir sorun cikmayacaktir.
@givemesomesubstance +1

Normalde cep şifrematik veya SMS Onay olmadan giremez. Fakat one time password diye bisi varmis, dumur oldum.

Arkadasın kendinin olmayan bir hesaba girip buyuk risk almış. Hangi local IP'den giriş yaptı, neleri inceledi. Hayvan gibi log'luyorlardir. Yarın obur gun sıkıntı yasar.

Ben olsam, bankaya haber verir, önlem aldirirdim. Denemek icin girdim diye de salaga yatırdım.

Editledim arkadaşlar. Bi tekrardan bakın.

@widee onetimepassword denilen şey o sms onayı zaten, tek kullanımlık şifre geliyor işte telefonuna.

mobil imza olayını bilmiyorum ama rastgele birisinin mobil imzası nasıl geçerli oluyor, bana saçma geldi, inandırıcı bulmadım k.bakma. deneme imkanım olursa bakacağım bu olaya. bence "açık" olarak düşünülebilir.

ben olsam anonim banka hesabı kiralarım. bir de sağlam bir vpn satın alıp o şekilde banka hesabına girer açık hesabıma parayı çekerdim.

he tabii burada anlatılan serin hikaye sadece böyle bir olay olamaz zaten.

10.000.000 liraya yakın bir para var o hesapta gerçekten dediği gibiyse bulaşmasın yoksa bildiğin sikerler onu bir zaman sonra.

@neseranni

one time passsword'ü hesaba giren arkadaş, mobil imzayla elde etmiş. yani mobile signature'la bir şekilde otp'yi kendi telefonuna "yönlendirmiş."
bu teknik olarak mümkün mü bilmiyorum.

better call saul.
işini bilen bir avukat ve iyi bir hacker bulup parayı çekerdim ve onlarla kırışırdım.
şaka şaka.

bankaya haber verin, denemek için girdim, böyle bir açık var, haberiniz olsun deyin.

Western union ile başka hesaplara aktar geç. onda da bir onay var ama.

eğer öyle bir şey varsa o şifre kimin telefonuna gittiyse onu sikerler. bankalar yapabilseler kaç saniye ekrana baktın onu bile loglarlar

Bunun feedback'ini vereyim. Bi sikim yapmadı arkadaş, öyle duruyor.

Yurtdışından sahte kimlik bulacaksın. O kimlikle Karayiplerdeki vergi cennetlerinden birine gideceksin ve burada bir hesap açacaksın. Sonra bu çalınan hesaptaki parayı, yine yurtdışından bir IP No 'dan buraya göndereceksin ve bu parayı çekeceksin ve mümkünse bunu 2-3 defa tekrarlayıp parayı Türkiye'ye getireceksin. Başka türlü her türlü yaş.

Bu bilgiler e-maille falan gönderilmez. Bloke olan kartı aktive etmeye uğraşmak yerine sanal kart veya alipay kullanarak öde bence.

phising yiyor olabilirsin. kimse bu bilgileri maille istemez gibime geliyor benim de.

Yurtdışındaki firmalarla, ödeme güvenliği ve fraud koruması konusunda çalışıyorum.

Kartın sana ait olmadığı fikrine kapılırlarsa, bir çok firma bu belgeleri ister. kartın fotoğrafları, kimlik/pasaport fotoğrafı vs bunlar olağan şeyler. Göndermek istemeyen bir çok kişi oluyor tabi ki.

Ip adresin değiştiyse ya da türkiye kredi kartını yurtdışından veya VPN'den giriyorsan bu tür önlemlerle karşılaşırsın.

Başka ödeme seçeneği kullanamıyorsan bu bilgileri göndermen gerek.

lensi iyi temizlemelisin. evde çıkar lensi gözlük tak. uzun süre kalmasın gözünde, çıkarınca gözlerini bebe şampuanıyla yıkayabilirsin. aynı lensi süresi dolunca takma.

Ya çoğunlukla evdeyim zaten tatil dolayısıyla. Sabah köpek gezdirmeye çıkarken takıyorum headphone gözlükle acıttığı için de yatana kadar gözümde kalıyor. Bebe şampuanı ile göz yıkanır mı ki ya :// Ben lensi sadece solüsyona yatırıyorum ekstra ovma falan yapmıyorum.

evet yıkanır. kirpik dibi iltihabı filan olduğunda göz doktorları her zaman bebe şampuanıyla yıka gözünü der. tabi içine döke döke değil, gözün kapalı ama hafiften içine kaçırarak böyle köpüğünü.

bence mümkünse kulak içi kulaklık filan kullanıp gözlük tak bir süre, dinlensin gözlerin ;_;

Kulak içi çok iğrenç ya acıtıyor hem. En iyisi birkaç gün kulaklık+gözlük duosuna katlanmak:/ bebe şampuanı bulayım ben en iyisi:/ Teşekkürler :)))

uzun sure kullanımda konjoktivit iltahapa dönüyor ve düzeltilemez hale geliyor benli öylesindir

Deme deme :(((

Lensi bırakacaksınız. Göz doktoruna gidin damla verecektir. Bir ay falan böyle gider

Abartmayın yav tanıdığım bütün lens kullananlarda var konjonktivit. Ben alerji olduğum sıralarda da vardı hala var.

Dönem dönem oluyor yani. Yaz ilk bahar aylarında özellikle

hemen doktora görünün, tedavi süresince kesinlikle lens takmayın ve tedavi bitiminde de yeni lens açıp kullanın eskisini atın.

bilader bişey biliyoruz da konuşuyoruz. 12 yıldır kullanıyorum. bi yerden sonra damlalar da işe yaramıyor

Lensleri çıkarıp ovdum kaldırdım. Sonra da bebek şampuanı ile yıkadım sizde saf su gibi diyor gözlerim yandı feci en başta. Durulayıp ikindi kez yıkarken yanmadı. Baya bir kirpik gitti ama konjonktivit de çıktı az da olsa. Şu an gözlerim çok rahat sıfır batma var. Bir iki gün gözlük takacağım mümkün mertebe ve her gün yıkayacağım. Sonucu yazarım sağolun yeniden

siteler bostan'z

aşırı lüks bir şey aramıyorsanız modalife ürünlerine bakın. gayet ucuzlar. peşin para mobilya sektöründe daima daha da fazla indirim yaptırır bir de bunu unutmasınlar.

Modalife ucuz. Cok kaliteli degil, esyalarin omru cok uzun olmuyor yalniz.

ider'e baksınlar birde.

zannetmiyorum...ama değmez

ne gerek var ki?
kimse okuduğun liseyi sallamaz. eğer benim karşıma bir aday bu şekilde bir oyunlar gelse ve haspelkader bunu anlasam çizerim üstünü.

boşver, nereyi istiyorsan yaz.

not: illa yazacam diyorsan ve bir şekilde anlaşılırsa, "taslak bir cv kullandım, oradan kalmış" dersin.

çok gereksiz. nereden mezun olduysan onu yaz, kimsenin umrunda olmaz okuduğun lise. anlaşılırsa kötü bir intiba bırakır.

Cvde yalan beyanda bulunmak hoş değil ne zaman ne şekilde anlaşılacağı belli olmaz ve bu şekilde olduğu anlaşılırsa işe alınsan bile sözleşmeyi tek taraflı fesh hakları var kötü referans ve bıraktığın kötü intiba bütün kariyerini etkileyebilir Zaten etkileyecek bir şey değilse değmez

Gereksiz yalan. Zira görüşmeye gittiğiniz kişi o sizin salladığınız liseden mezunsa ancak öyle muhabbeti açılır. O zaman da çılgın sıçarsınız.

Liseyi kimse önemsemiyor. Çok köklü liselerden mezun olunsa bile, ancak İK'cı oradan mezunsa veya bir tanıdığı varsa ilgisini çekiyor. Tabii bu durumda da yalan beyan bir felaket olur.

yazma niye uğraşıyorsun? eksik bilgi vermek ayrı yalan bilgi vermek apayrı bir şey. bugün cvsinde bunu yazan yarın şirkette napar der siktirederdim anında ben olsam.

1- bunu yıldızlı harflerle bir kâğıda yazıp duvarınıza asın: özgeçmişinizde yalan bilgi olmasın. (!!!! bol ünlemli)
2- lisenizi yazmak zorunda değilsiniz.

mercedes e başvurmuyorsan önemi yok, oranın ik müdüründe kabaş erkek lisesi fantezisi var

mercedes'e basvursan bile bir onemi yok. liseyi hem yazma (yazmak zorunda degilsin demiyorum, lisenin isi yok cv'de), yazarsan bile yalan soyleme. ki onemi yok dedigim gibi.

eğer istanbul dışındaysan yapma.

oha ne kadar kaypak, ne kadar troll bir vize veriştir o ya. kayıtsız kalamadım. çok sinirlendim. konu hakkında bilgim yok.

nasıl olsa sabaha kadar ilk sayfada kalacak duyuru.

yani ben de bir şey anlamadım hem param gitti hem stajdan olucam bu gidişle çünkü 2 haftada bana sertifikamı da kimse vermez

tam bilgim yok ama bence uzatırsın gibi. tabi alman prosedürü biraz sikeltebilir ama denemiş olursun. gerekirse okuldan da yazı istersin etkili olabilir.

bu tarz prosedurler uzun surer yetisecegini sanmam. stajini yarim yaparsin tam gibi gosterirsin, ya da online 5 gun daha yaparsin. haftasonlari da calistim dersin. bi cozumu bulunur orada konus calisacagin yerle, burokrasi yuzunden sikinti cikarmazlar

uzun süreli vize taleplerinde genelde az verip git almanya'da uzat diyebiliyorlar. mesela benim 10 aylık bir vize talebim için 1 aylık vize verip almanya'da uzattırdılar belki sen de öyle yapabilirsin.

haci hata olmus olabilir hollanda icin ayni hatayi gordum cunku.
hemen idata'ya git randevu fln gerek yok. direk soyle, konsoloslugu arasinlar sen arayinca kimse acmiyor genelde.
sonra hemen konsolosluga yonlendirecekler seni yenisini basacaklar hemen. bugun tam gun calisiyorlar sanirim

bugün de öğlene kadar çalışıyorlardır gerçi. elini çabuk tutup idata ile görüş bence de. adamlar bi çözüm sunarlar. olmadı 15 gün kaçak yaşarsın :D

kaçak maçak yaşama hayatını sikerler sonra schengen ülkesine giremezsin bir daha. zaten uçak biletin belgelerin vardır. git almanya'ya orada yabancı oturumlarıyla hangi devlet dairesi ilgileniyor öğren. ilk gün hemen uzatmaya başvur.

Uzatma isi derken oturum almaktan bahsetmiyoruz degil mi? Yoksa calisacaksin diye kisa süreli olsa da sen al bunu, git, orda oturma izni cikart demis olamazlar mi? Vize tipi ne mesela suan sana verilen?

Kacak yasama hayatini s.kerler +1

Bana turistik amacli ilk vizemde 20 gün icin basvurdum, 10 gün verdiler, vizem basladiktan sonra pasaportum elime gecti, biletim yandi. Üstelik davetiyeyle falan almistim, öyle bos beles de degil. Sonrasinda cok vize vermisiz buna, almanca biliyor falan diye kasmadilar, rahat verdiler.

Baktin turkiyeden cozemiyorsun, almanyaya geldiginde once yabancilar ofisine kendin git ve durumu izah edip en azindan stajinin bitimine kadar yasal olarak kalmak icin bir yol gostermelerini iste. ilk basta bu bizim isimiz degil, konsolosluk ne derse o diyeceklerdir, pes etme. Baskici ol. Burda yabancilar ofisine isini baska turlu yaptiramiyorsun. Kendi cabarin sonuc vermezse stajla ilgili yetkili kim varsa ondan yardim iste. Kurumlar bireylerde cok kurumlari daha cok ciddiye aliyor burda.

Bizim yabancilar ofisi brezilyali bir arkadasin dosyasini basbayagi kaybettigi icin kiz oturum iznini uzatamadi ama pes etmedi, her seferinde gidip 1-2 aylik yazi alip oyle kalabiliyor. Kaybolan dosyayi eninde sonunda bulamalari lazim cunku. Onlar bulana kadar kiz bu sekilde hala yasal olarak kaliyor ama eger en basta "hee pki madem" deseydi simdi coktan ulkesine donmustu. Ama o israrci davrandi, her hafta gitti kendisinin hakli oldugunu bildigi icin. Yani demem o ki, bastir. Sana vizeyi az da olsa verdiklerine gore o vize senin hakkin. Suresinde yanlislik olmus de, burda kalmam lazim bitirene kadar de. Kal.

Yogunluktan yazamadim, haberler guzel. Bayram arifesinde ogle arasina kadar calisiyorlardi ben de gidip sorunu elcilikte anlattim. 4 saat sonra 2 aylik vize izni basili pasaportumu aldim. Boyle bir sorun yasarsaniz araci firmaya yani benim durumumda idataya kesinlikle gitmeyin, konsoloslukta guzelce izah edilince sorun cozulebiliyor.
Tesekkurler cevaplar icin.

Benim bildiğim kadarıyla herhangi bir nüfus müdürlüğünden çıkartılabiliyor ama yanlış biliyorum demek ki. İlçede yaşıyorsunuz sanırım, il nüfus müdürlüğü de yarın öğlene kadar açıksa bir sorun derim. Muhtarlar kapalı olur çünkü yarın resmi tatil. (aslında nüfus müdürlüklerinin de tatil olması gerekiyordu)

yurtiçi uçuşlarda kimliğimi unuttum diyip oradaki polis amcalardan bir belge alabiliyorsunuz ama kıbrıs için aynısı geçerli olur mu bilemeyeceğim. yarın devlet daireleri tatil. kaymakamlık da tatildir çok büyük ihtimalle. temizlikçiler taşeron olduğu için temizliğe çağırmış olabilirler.

Muhtar gerekmiyor diye biliyorum...

Tam ''her şeyi çözdüğünü sanan cahil'' beyanı :)

''Hiçbir aşıyı yaptırmazdım'' demiş, işte tipik 3-5 literatürden kısıtlı bilgiye sahip olup da demeç veren insan modeli, bunlar da kendilerine bilinçli hasta deyip sonra da doktorlar bize tahammül edemiyor diyorlar.

Önce bi aşı tiplerini araştırın, canlı aşı, ölü aşı, toksoid aşı, rekombinant aşı nedir ne değildir.
bu kadın canlı aşıları yaptırmam dese hadi anlarım da HİÇBİR aşı deyince, kapattım, zaman kaybı :D

yaptırmayıp doğal seleksiyona katkı sağlayabilir bence problem yok.

''Şöyle yanıt vereyim, bir çocuk daha yapacak olsam hiçbir aşıyı yaptırmazdım. ''

hamileyken kızamığa yakalanıp sakat çocuk doğurduğunda da bakalım aynı şeyleri söyleyebilecek mi.

Edit:

1- referans gösterdiği kaynağın medikal anlamda hiçbir değeri bile yok,edebi olarak olabilir, kontrollü deney filan da değil.

sm.stanford.edu

hayatımda gördüğüm en saçma immunoloji kaynağı.

2- Bunun aşı ile ne alakası var anlamadım erişimi olan birisi hayrına yollasın çünkü giriş kısmının aşı ile alakasını çözemedim:

www.nature.com

3- Kaynak gösterdiği diğer makalede de aşı geçen tek bir cümle var o da daha iyi aşı gelişimine faydası olacağı yönünde :D

www.jleukbio.org

Neonatal humans and rodents are susceptible to infection with encapsulated bacteria as a result of an inability to make antibodies to capsular polysaccharides. This is partly a result of decreased production of proinflammatory cytokines by splenic macrophages (MΦ) from neonates.

----

The results from these studies are likely to have a significant impact on the development of better pneumococcal polysaccharide vaccines.

sonuç : bu kadın ne dediğini bilmiyor, Tuğçe Kazaz modeli.

bir kaç sene önce ulan modern tıp yüzünden en salak bile hayatta kalıyor doğal seleksiyon kalmadı yemin ediyorum diyordum ki şu aşı karşıtları çıktı ortaya. doğa bir yolunu buluyor arkadaş hehehe=)

İngiliz Dili ve Edebiyatı bitirip aşı konusunda sallayan mı, bunu haber yapan mı, yoksa bu tipleri ciddiye alan mı sorunlu bilemedim.

hepsi de olabilir bak, doğal seçilim önemli sonuçta.

mal beyanı. amerikada bunlardan sürüyle var. alayını göndericen afrikaya aşısızlıktan gebersinler.

(bkz: #22075104)
bunu yazmıştım zamanında. hala da aynı fikirdeyim.

çocuk felci aşı kampanyalarıyla Türkiye'de bitmişti, Suriyeliler sayesinde hortladı yeniden. İkinci çocuğunu aşılatmayıp çocuğu bu hastalık gibi bir şey yaşarsa ne hisseder onu merak ediyorum.

i.kinja-img.com

aşılarını yaptırmayanları doğal seleksiyon olarak görüyorum. ne yazık ki çocuklar/bebekler bu kararı kendileri verebilecek yaşta değiller. kendisi için konuşsa her şey süper ama, yaptırmayabilir tabii ki :)

3-5 google araştırması ile bile aşıların yan etkilerinin bu kadar medyatik olmadığı rahatça görülebilir. ama algıda seçicilik tabii ki...

hayır bi de gösterilen kaynaklar çok komik :D

bunun savunucuları için belli birkaç çalışma vardır genelde direkt o kaynak gösterilir.

işte bilmem kaç çocuk arasından otizm olduğunu savunan çalışma, ya da bunun en popüler örneklerinden birisi her hpv aşısı karşıtı sitede vardır, japonya'da rekombinant aşıda aktif virüs bileşeni bulunmuş tek bir çalışma, gibi belli demirbaş karşıt makaleler vardır.

Onlar mı diye baktım alakasız şeyler çıktı, bu kadından daha donanımlı aşı karşıtları var ABD'de :D

Buna inanan insanlar yüzünden geçen sene amerika disneyland de kızamık salgını başladı diye hatırlıyorum. sebep de çocuklarını aşılatmayan bir aile yüzünden.

@acemi beni gören zaten ilaç lobisi sanıyor paso, halbuki durum tamamen procrastination ile alakalı afsdadsaf.

i.kinja-img.com

sürü bağışıklığı olayı ve el kadar çocuğun suçsuz olması durumu olmasa gerçekten hiç umrumda olmaz bu mallar. ama malesef ebeveynin cahilliğini o çocuk ve senin benim çocuklarım çekiyor. şu anda bu ülkede çocuk felci görülmüyorsa, kızamık, kabakulak gibi hastalıklar çok nadir görülüyorsa bunun tek nedeni aşılamalar. ömer seyfettin'in kaşağısındaki çocuk, o zamanlar difteri aşısı icat edilmiş olsaydı ölmezdi.

kendi çocuğunun sağlığı bir yana, aşılanmayan çocuklar bu hastalıkları kapıp diğerlerine de bulaştırma riski taşıdıkları için normal aşılı çocuklara da risk oluşturuyorlar. aşı lobisi değil, cahillik var dünyada. yani nasıl bir insan dünyadaki bütün doktorların, bilim adamlarının savunduğu bir olguya internetten okuduğu kıçıkırık üç satır bilgiyle kafa tutmaya çalışır, aşı lobisi var :( der, anlamıyorum vallahi.

ayrıca dördüncü yaş aşısı diye bir şey yok. ne aşısı olmuş ki bu arkadaş 4 yaşında? yazının ilerisinde de homeopati denen soygunculuğu savunmuş. bazen ciddi ciddi sırf bu tipleri kazıklamak için homeopatist olasım geliyor. doldur çeşme suyunu, ver gitsin.

Yazida katildigim bircok nokta var. Son yillarda bilimsel olarak ne kadar gelismis olursak olalim vucut hakkinda genel itibariyle cok az sey bildigimiz ya da insan uzerinde daha butuncul ve ozel bir yaklasimin gerekliligi gibi. Daha da otesi, ilac sektorunun les bir sektor oldugunu, daha genel olarak saglik sektorunun de temelden yanlis dinamiklere sahip oldugunu dusunurum. Diger taraftan, ek olarak, yolsuz ve niteliksiz tc devletinin bana dayattigi asi dahil her seye supheyle yaklasirim, cunku bu dayatmalarin saglikli mekanizmalardan benim iyiligimi dusunerek ve kontrollu bir sekilde gecmek zorunda olmadigini (hatta cogu zaman oyle olmayacagini) iyi bilirim.

Ancak asilari tumden reddetmek bana da mantikli gelmiyor. Ortada bir polio, efendime soyleyeyim bir hepatit gibi gormemenin imkansiz oldugu gercekler var. Soyle ifade edeyim, ulkeden birazcik cikip doguda veya guneyde ne var bir gidip bakayim diye merak etmis olsan, karsilasabilecegin cok sayida hastalik ve bunlarin asilari hakkinda bilgi sahibi oluyorsun. Ve dunyanin bu sekilde kuculmesiyle hanfendinin ifade ettigi cozum olan cocukken bagisiklik kazanmak burada ise yaramiyor cunku senin cevrende gorulmeyen hastaliklarla baska yerlerde karsilasabilirsin. Kendine o kadar guveniyorsan asilarini yaptirmadan gez bakalim o fakir ulkeleri derdim ben. Zaten modern tibbin basarisi ortada. Tabelaya bakildiginda diger herhangi bir yaklasima karsi sayisiz tur bindirmis oldugu bariz.

Ozetle, bu kadar bilinmezin oldugu bir ortamda bize onerilen her asinin (ya da ilacin) %100 gerekli olduguna inanmak ne kadar yanlissa tum asilari hatta modern tibbi yekten reddetmek de bana yanlis geliyor.

tıpta herhangi bir maddenin yüzde 100 gerekliliği diye bir durum yoktur. Her ilaç için, her tedavi, her operasyon için kar zarar hesabı yapılır. o ilacın vereceği olası fayda zararından daha fazlaysa verilir. o yüzden çoğu karar klinik değerlendirme ile alınır, o yüzden hastalık yoktur, hasta vardır. tamamen aynı semptomları olan iki tansiyon hastasının birine tansiyon ilacı başlanır, birine başlanmaz. bir doktora gidersin tansiyon ilacı yazar, diğeri yazmaz. herkes kendine göre bir kar zarar hesabı yapar çünkü.

tıpta mutlak doğru bulmak zordur. bireysel bakıldığı zaman yanlış değerlendirmelere ulaşılabilir. oranlarla değerlendirme yapmak genelde daha doğru sonuç verir. 100 sigara içen hastanın 90 tanesi akciğer ca olurken 10 tanesi olmaz. bu olmayanlar gelip doktora ben 50 sene sigara içtim, akciğer turp gibi zaa der. bu sigaranın akciğer kanser yapmadığını kanıtlamaz. aynı şekilde 100 akciğer kanserinin 90 tanesinde sigara öyküsü varken 10 tanesi ömründe ağzına sigara koymamıştır, gelir hocam ben hayatımda bir tane sigara içmedim, neden ben yine de akciğer kanseri oldum der.

o yüzden doktor değerlendirmesi çok önemlidir. siz yılda en fazla 2-3 kere grip olursunuz ama doktor o hastalığı yılda 2000 defa görür, hangi hastada hangi ilacı verdiğin zaman en yüksek oranda fayda edeceğini de o doktor bilir. internetten vs yapılan çoğu araştırma, oradan okuduklarınız da yine bu nedenle çoğunlukla doğru sonuca ulaştırmaz.

neyse sıkıldım. öyle işte. :)

evet aşı çok zararlı. öyle zararlı ki geçtiğimiz ay ispanya'da çocuğunu aşılatmayan bir çift gerizekalı ebeveyn yüzünden ülkede 28 seneden sonra tekrar difteri vakası görüldü. işin kötüsü, tek suçu dangalak bir ana-babanın oğlu olmak olan küçük çocuk öldü. bi dönem arkadaşlarının evden çıkmasına bile izin verilmiyordu hastalık taşıyor olabilecekleri gerekçesiyle.

@fayfim, evet ben de onu diyorum.
sadece, o kar zarar hesabini tabii ki birey de yapiyor. ve mutlak dogrularin olmadigi bir alanda bireyin kararlarina da saygi duymak lazim.

ilaçlarla ilgili konularda bireyin kararına tabi ki saygı duyulur. hiçbir doktor hastanın kafasına ilaç dayayıp illa da bu ilacı içeceksin diyemez. doktor tavsiye eder, içmek veya içmemek, tedaviyi kabul etmek hastaya kalmıştır.

fakat aşı bu konuda biraz özel. sizin verdiğiniz karar sadece sizi değil, bütün toplumu etkiliyor. o yüzden bu aşılama reddi meseleleri mahkeme konusu dahi olabiliyor. ingiltere ve fransa gibi ülkelerde zorla aşılatma kararları çıkabiliyor.

Evet, bireylerin davranislari toplum sagligini etkileyebiliyor, catisma bu noktada. Isin detayina inebilecek yetkinlikte degilim ancak burada da kar zarar hesabi cok kesin gozukmuyor. Detay derken, hangi asilarin hangi kriterlere gore zorunlu olmasi gerektigi ve bunlarin ne kadar guvenilir olculdugu gibi konular.

Burada da tum asilari (butun toplumu etkiledigi yonunde) ayni kefeye koyamayiz. Ustelik esasen ilaclar da o kadar farkli sayilmaz. Asi ile ilac etik acidan ayni sey: medikal bir mudahale. Zaten bireylerin kullandigi ve kullanmadigi ilaclar (orn. antibiyotikler) da tum toplum sagligini acik sekilde etkiliyor. Buralardaki olasi bir zorlama ile asi konusundaki bir zorlamayi neden farkli degerlendirelim?

Diger bir catisma noktasi da, (belirli hata paylari dahilinde) toplum geneli icin iyi olan bir seyin (asinin) birey ozelinde iyi olmayabilecegi, hatta kotu olabilecegi. Ozeli incelemeden zorunlu tutulan asinin tartismaya acik bu noktasi da var. Proaktif bir mudahalede "hata paylari"nin sorumlulugu kimde olacak?

Baya bir açıklanmış da ben başka bir şeye dikkat edip geldim. Konuşan kişinin kim olduğuna bakmayın. Daha geçen gün de bir tane doçentin yazısını okudum, duyuruda da paylaştım hatta "Tavuklar kanser oluyor, yerseniz siz de kanser olursunuz." diyen. Doçent bu adam da.

İnsanın kromozom sayısını bilmeyen bir biyologla tanıştığımı söylersem bu haberdeki şahsa da neden güvenmemen gerektiğini anlarsın bence.

dünya sağlık örgütünce onaylanmış, çocuklara uygulanması önerilmiş bütün aşıları aynı kefeye koyabiliriz. bunların hepsi toplum sağlığını geliştirmekte çok önemli rol oynuyor. o yüzden bireysel bakmak diye bir şey söz konusu olamıyor. bir milyon çocuğu kurtarmak için uygulanan aşıdan yan etki gören 100 çocuk şansına küsmek durumunda. kar zarar ilişkisi. bu aşılardan hangisinin devletçe uygulanıp hangisinin uygulanmaması ise tamamen devlet bütçesi ile alakalı bir şey. toplum sağlığı söz konusu olduğu zaman devlet nasıl kapalı mekanlarda sigara içmeyi diğer vatandaşlara zarar verdiği için yasaklayabiliyorsa çocukların da aşılanmasını sağlayabilir. bence burada etik olarak bir sorun yok. ebeveynin çocuk üzerindeki hakları vs hukuk konuları. hukukçu değilim, o konuları mahkemelere bırakmak en doğrusu ama benim bireysel görüşüme göre bilim adamlarınca etkisi kanıtlanmış bu aşılardan hem çocuğu hem de toplumu mahrum bırakmak kabul edilemez. ebeveyn istese de istemese de çocukları aşılatmak gerekir.

antibiyotiklerle aşıların hiçbir alakası yok. antibiyotikler reçete ile satılan ilaçlardır, kimse kafasına göre gidip eczaneden kendi kafasına göre antibiyotik alamaz. ülkede bu kuralın ne kadar uygulandığı ayrı bir tartışma konusu. antibiyotik kullanmadığı zamansa toplum sağlığına negatif bir etkisi yok. sadece bireyin kendi sağlığını etkileyen bir karar. ama mesela verem gibi toplum içerisinde hızlı yayılan hastalıklarda antibiyotik kullanımı da zorunludur. hastalar her hafta gelirler, aile hekimlerinden imza karşılığı verem ilaçlarını alırlar. ben ilaçlarımı içmiyorum, benim sağlığım deme hakkı yoktur. devlet ulaşır, o ilaçları ona verir. aynı şekilde mesela bir ebola vakasında karantina uygulanır. banane kardeşim can benim canım bırakın ben gideceğim, bence ebola öldürmüyor bunlar hep amerikanın afrikayı karıştırmak için uydurduğu hastalıklar diye bir savunma yapılamaz.

aynı şeyin dediğim gibi bence aşıda da uygulanması gerekir. türkiye'de mahkemeler bunu uygun görmüyor. ama mesela fransa'da aile reddetse de zorla aşılama kararı alınıyor. almanya'da zorla aşılama uygulanmasa da kızamık aşısı olmayan çocukların derslere alınmama kararları çıkabiliyor. doktor olarak ben tavsiye ederim, reddederse tutanağımı tutarım. gerisi ülkenin hukuk sistemi ile hasta arasında :)

benim bahsettiğim öngörülen, doğal yan etkiler tabi. uygulama sırasındaki hatalar hata yapanı bağlar.

birisi de twitter'da bunun icin sunu yazmis:

"
aşı tartışması yoktur, proje çocuğu için organik beslenmeyi ve evde sabun yapmayı yeterli görmeyen canı sıkkın ebeveyn vardır.
"

ne alaka ki?

Sigara konusu bambaska. Orada, baskasina kanitli ve dogrudan bir zarar + rahatsizlik verme var. Buna karsilik bir mudahale, hele ki vucuda yok, ceza var.

Digerinde ise olasi bir riskten ve bu riske karsilik vucuduna dogrudan, zorunlu ve olasilikla yan etkili bir mudahaleden bahsediyoruz.

Su ayrimi yaparsak daha net gorulebilir. Birey aslinda asi olmadigi icin toplum sagligini tehdit etmiyor. Birey hasta oldugu takdirde toplum sagligini tehdit ediyor. Hastalik riskine karsi asi olup olmamaya da istedigi takdirde kendi karar verebilmeli. Nasil ebola oldugunda karantinaya aliniyorsa, asi olmadigi icin hastaliklara yakalanirsa yakalandigi zaman, yani ebola gibi bulasma riski acik sekilde kesinlestiginde zorunlu mudahale edilmeli diye dusunuyorum. Diger mudahaleleri mumkun oldugunca butceden, tesviklerle ve egitimle gerceklestirip zorunluluk yoluna basvurmamali.

kızamık gibi bulaşıcı hastalıklar da yakalandığı zaman derhal araştırılır, hasta çocukla temaslı olan herkes tek tek bulunur, tekrar aşı vurulur vs. ebolanın da aşısı olsaydı o da tıpkı kızamık gibi vurulurdu. bütün bulaşıcı hastalıklarda bu tedbirler zaten uygulanır. bulunduğu zaman müdahale edilsin, aşıya gerek yok yaklaşımı yine yanlış. zaten şuanda kızamığı, çocuk felcini, difteriyi ebola gibi öldürücü, çok ciddi bir hastalık olarak görmüyorsak bu aşılar sayesinde oldu.

neyse meseleyi yeterince anlattığımı düşünüyorum. selamlar.

proje çocuk yorumu çok güzel, hatta orijinal link varsa retweet etmek isterim. Gerçekten de bu neo-doğalcı akımın güzel tarafları var ama militan veganlar ve "daha nereden ne çıkartabilirim" doyumsuz deli ablaların abilerin elinde saatli bombaya dönüştü. Hele çocuk varsa ve bu çocuğu dört dörtlük, mükemmel, doğayla uyumlu, übermensch hatta 20 sene öncesinin popüler sıfatıyla indigo çocuk olarak yetiştirmek isteyen ebeveynler nereye saldıracaklarını şaşırdı.

içeride bir toplantı, çalışma vb. söz konusu ise evet, ben geldim manasında hafifçe tıklatabilirsiniz. içeriye girmek için izin istemek manasında olanından değil.

Müdür gibi birinin yanına giderken kapı açıksa, kapının eşiğini tıklatırım kafamı uzatırım ben genelde.

Samimiyet katsayısı önemli bir unsur ama nezaketen bi tıklatıp girmek daha uygun gözüküyor

kapının kenarına tıklatırım.

resmi kurumsa calman daha mantikli cunku hirbolar hep iceri daldigindan sen oyle saygi gostererek girmis gibi oluyorsun daha seviyeli geciyor konusmalar. benim gozlemim bu sekilde

girdiğin anda göz göze gelmediysen nezaketen çalarsın kapıyı veya kasasını ki odadaki dikkatini sana çevirsin

Kapı oradan sökülmediği sürece çalmak daha doğru gibi.

Kapi her zaman tiklanmali. Mudur odasiysa cevap bile beklenmeli.

Bizimkiler'de Abbas kapı açıkken kapıyı çaldığında Ergun kızıyordu diye hatırlıyorum.

(bkz: cıvık müdürüm afedersin)

hayır %99.999999 ikisi de geçer her yerde.

ikisinin de kampanyaları olabiliyor. mesela geçen ay caffe neroda mastercard ile mobil ödeme (caffe nero uygulaması ile) yapınca bir kahve hediye ediyordu. visanın da hepsiburada kampanyaları vardı. şu anda aktif kampanya var mı bilmiyorum.

haci visa ve mastercard $irketler ile bankalar arasindaki para akisini halleden duzenleyen kuruluslar. ikisi de sorunsuz gecer standart olarak %99 yerde.
avrupada da fark yok ya ikisi de geciyor yada ikisi de gecmiyor (orn hollanda da albert heijin)

biletix visa platinum kartlarda bedava bir üst seviye bilet aldırıyor. bende de master var bu konudan çok müzdaribim=(

ne kadar onemli bilmiyorum fakat yurt disinda yapilan harcamalarin dolar uzerinden ekstreye yansimasi icin is bankasi kredi kartinin visa olmasini sart kosuyordu.

maalesef neredeyse bütün benzin istasyonları bir katakulli çeviriyor. shell den dolduruyordum 800 km yi zor görüyordu. bir süredir opetten almaya başladım 900 km'yi zorluyorum. 90-100 civarında zaman zaman klima açık kullanıyorum.

araç 1,3cdti opel corsa

her zaman opet kullanıyorum. memnunum

Euro Diesel olduğu sürece hepsi üç aşağı beş yukarı aynı.

Ben; benzin @ Shell

Opetten alıyorum sürekli. Çok zorda kalırsam 50 liralık alır Opet bulana kadar idare ederim. Shell'den falanda aldım ama Opet'in mazotu daha verimli bence. Daha çok yol gidiyorum. Artılarına gelirsek en temiz tuvaletlere sahip akaryakıt firması. Bence bu büyük bir artı.

lukoil.

ben genelde shell alıyorum. kartının puanları da iyi. miles and smiles kartla da birleştirince iki kat puan veriyor. güzel oluyor valla

Asla shellden mazot almam. Üç farklı arabada farklı istasyonlarda shell kullandım ve araba resmen öksürmeye başladı. Her zaman gittiğim bir opet var ordan başka yerden de almam

Aklı kelden, mazotu Shell'den alırım.

Opet. Galeriden çıkıp opet aldık. Hala da ondan alıyoruz. Sıkıntı yok. Hatta aynı bayiden alıyoruz. Belediyenin istasyonu yamak yapmaz diye düşünüyoruz.

bir ara sap2000 falan kullanıyordum ama unuttum gitti şimdi

Sap 2000 ve safe iyidir. Nedir sorun?

Elimde yük dağılımı ve dayanımı hesabı yapmamm gereken bi tasarım var da :)
Sana göndersem yapar mısın?

doğru duymuşsun beats en iyisi zaten adamlara yetişemiyorsun sürekli yeni ürün çıkarıyorlar.Bence sen beats al

beats neye göre en iyisi?

bence grado en iyisi

dostlar:

beats 400 TL
grado da 600 TL civarlarında yanılmıyorsam.

daha makulu yok mudur bu meretin ?

marley modellerine bakabilirsin. 100-250 tl bandında. görsel olarak da hoşlar.

marshall a bak

en iyisi diyorsan 1500-2000 seviyelerine bile çıkarsın. kaç paran var?

Sennheiser modelleri de var uygun fiyata. CX-300 II iyidir.

Shure SE215-CL

House of Marley EM-FE023-SM

Sony MDRXB60EX

Brainwavz M2

ucuzların arasında en iyilerinden biri urbanears. kransen modelini 4-5 aydır kullanıyorum, memnunum.

Sennheiser +1

CX 3.00 (200 TL)

www.sennheiser.com.tr

Dikkatsizler için edit: Başlıkta "en iyi" demiş ama soruda "en iyi Fiyat/Kalite oranına sahip" demiş.

shure se425 kullanıyorum. hayvan gibi memnunum. ama bütçeni haydi haydi aşar. grado da keza. evet en iyilerinden biri ama para meselesi.

bünyene en uygunu cx-300 II gibi duruyor. ama bulablirsen uygun fiyata shure se215 de uyabilir.

brainwavz bana cazip gelmedi hiçbir zaman.

Sennheiser cx 400-ii vardi bende coook memnundum. O bozuldu baska sennheiser aldim simdi. Ses olarak ciddi kalite ama dayaniklilik konusunda pek memnun degilim.

eksisozluk.com

(bkz: xiaomi piston 2)
(bkz: vsonic gr02 bass edition)